Mücevher Savaşlarının(?War of the Jewels) sonuncusu olan Gazap Savaşı(War of Wrath) sonrası, Beleriand halklarının dostu kalan insan ırkı Edain’e tahsis edilen(!)adadır Númenor. Quenya’da Númenorë’dir tam ismi, Batı Diyarı yani.
Gazap Savaşı’nda Valar Beleriand’a gelerek büyük yıkıma sebep olmuştu Melkor’un ordularını dağıtırken. Nitekim kötülük ordularının dağılması ve Melkor’un zincirlenerek Valinor’a götürülmesi sonrası Beleriand tamamen sular altında kalmış, üzerinde bulunan ve son savaşın ardından hayatta kalan halklar göç etmişlerdi. Göç eden halklar arasında elflerle ilk tanışan ve hep onlara bağlı kalan insan ırkı Edain de vardı.
Valar Edain’i sevmişti, Edain de Valar’a sadıktı. Savaşlardaki üstün hizmetleri sonrası Valar bu insanlar için ayrı bir yurt inşasına girişti ve görünüş itibariyle bir pentagrama benzeyen adayı doğu ve batı diyarları arasını kaplayan Belegaer’den yükseltti. Ayrıca adaya yerleşen insanların lideri Yarı-elf Elros aracılığıyla hükümdar soyuna uzun ömür bahşedildi.
Adanın kuzey, güney, doğu ve batı yönlerinde yarımada şeklinde uzanan beş büyük burnun her birinin merkeze mesafesi dört yüz kilometre kadardı. Bu çıkıntıların her birine ayrı bir isim verilerek baktığı yön doğrultusunda adlandırılmışlardı: Forostar(Kuzey Diyarı), Andustar(Kuzeybatı Diyarı), Hyarnustar(Güneybatı Diyarı), Hyarrostar(Güneydoğu Diyarı) ve Orrostar(Doğu Diyarı). Adanın orta kesimine ise Mittalmar(Orta Diyar)denirdi ve doğu tarafındaki aynı adı taşıyan körfezin ucunda yer alan Rómenna(Limanı)dışında denize sınırı yoktu. Mittalmar’ın doğu kısmındaki küçük bir kesiti geri kalan topraklarından ayrılmış olup buraya Arandor, yanı Kraltoprakları/Kraldiyarı denirdi. Rómenna, kutsal dağ Meneltarma ve Kralların Şehri Armenelos’un da dahil olduğu Arandor hep en kalabalık nüfusa sahip olmuştu.
Adanın tam ortasında Meneltarma, yani Göğe Yükselen Sütun adı verilen ve Eru Ilúvatar müritleri tarafından kutsal kabul edilen dağ bulunurdu. Bu dağın etekleri engebesiz ve çimen kaplıydı, yükseklere çıktıkta eğim artarak bir noktadan sonra tırmanmak imkansız hale geliyordu. Tepeye ulaşmak için dönemeçli ve rüzgarlı bir yol açılmıştı.
Dağın zirvesine silahlı çıkmak yasaklanmış, kral hariç kimsenin burada konuşmasına izin verilmemişti. Her sene üç kez düzenlenen törenlerde kral halka hitap ederdi bu tepeden. Bu törenler ilkbaharın gelişiyle kutlanan yeni yıl ayini Erukyermë, yaz ortasında Eru Ilúvatar şerefine kutlanan Erulaitalë ve sonbaharın sonlarına yaklaşıldığında Eru Ilúvatar’a şükranların sunulduğu Eruhantalë ayinleridir ki hiçbiri Ilúvatar tarafından kutlanması buyurulan bayramlar değildir. Bir vakitler kalpleri hoş olan kral soyu ve onların sadık halkı tarafından gayet saf ve temiz duygularla kutlanan bayramlar Sauron’un Númenor’a fesat getirmesiyle azalmış ve yasaklanmıştır.
Bu törenler sırasında beyazlara bürünmüş hükümdar ve halkı sessizlik içinde tepeye tırmanırdı. Tepeye kartallar dışında hiç kuş uğramazdı, bunlar Manwë’nin Gözcüleri/Tanıkları idiler halkın onlara verdiği isimle. Birisi zirveye yaklaşacak olsa tepede daireler çizerek uçar ve üç ayrı kayaya konarlardı sonra, bu kartallar yalnızca Üç Ayin(Three Prayers)sırasında konmayıp kalabalık çevresinde uçarlardı.
Dağın gittikçe alçalarak çevredeki düzlüklerle narince birleşen etekleri adanın beş ayrı tarafındaki burunlara doğru ilerleyen bir sırt oluşturur, bu sırtlara Tarmasundar denirdi Sütunun Kökleri manasında. Dağın güneybatı yamacı ile tepeye çıkan yol arasında bir vadi oluşmuştu. Buraya Noirinan, yani Mezarlar Vadisi denirdi ve Númenor asillerinin mezarları burada bulunurdu. Büyük ölçüde çayırlık olan Mittalmar’ın güneybatı yöresi çobanların başlıca yerleşkesiydi.
Biraz uzun oldu, daha da uzun olabilirdi fakat adanın diğer beş bölgesini başka zaman anlatmayı düşünüyorum. Başlıktaki fantazya kelimesinin hakkını vereyim dedim.
NOT: Bazı kelimelerin sonundaki “ë” Ingiliz okurlar için, onlar kelime sonundaki “e” harfini okumadığından(bazı durumlarda) Tolkien böyle bir kolaylık eklemiş. Harfin üzerindeki iki nokta o harfin de okunacağını gösterir. Örnek: Fëanor, bu kelimede “e” harfi de okunuyor ve “finor” gibi bir okuma yerine Türkçe’ye daha uygun bir tonlamayla okunuyor kelime, her harf telaffuz ediliyor yani.